Perşembe, Ocak 12, 2012

Kılıçdaroğlu soruları yanıtlıyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdardoğlu, Türkiye'nin Nabzı programında Didem Arslan Yılmaz'ın yönetiminde gazeteciler Derya Sazak, Orhan Bursalı, Avni Özgürel ve Nihal Bengisu Karaca'nın sorularını yanıtlıyor.

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasından, 27 Nisan'daki E-muhtırasına kadar birçok konunun konuşulduğu programda Kılıçdaroğlu şu açıklamaları yaptı;

Sistem şöyle işliyor. Bir kişi hedef alınıyor. Bilgisayara bilgileri giriliyor. Oradan bir şey bulunamazsa kimlerle ne konuştuğu tespit ediliyor. Bu kişilerin telefonları dinleniyor. Bu bilgiyi edindik. Her istihbarat kuruluşunun elinde bu tip bilgisayar programları vardır. Bunun iktidarın hedefindeki kişiler için kullanılmasını sorguluyoruz. Bu sistem emniyet genel müdürlüğünde kullanılıyor. Bütün ilişkilerini, kiminle hangi saatte konuştuğu belirleniyor. Oradan temin edilen bilgiler savcıya gidiyor.

GA_googleFillSlot("TEXT_REKLAM_ESH");

Siyasi makamın özgürlük alanını daraltan bir fezleke doğru değildir. Hukuk fakültelerine demokrasi ve özgürlükle ilgili bir ders koymak lazım. Bu fezlekeyi düzenleyenlerin demokrasi kültürü yok. Fezleke ifade özgürlüğünü daraltan, yasamaya doğrudan müdahale eden bir fezlekedir.

Kürsü dokunulmazlığına, düşünce dokunulmazlığına evet... Adi suçlamalar dolayısıyla dokunulmazlık olmaz. Bizim dilekçelerimiz umarım Anayasa Komisyonu'nda da ele alınır. Arınç'ın dokunulmazlıkların tekrar ele alınacağı konusunda da bir açıklaması oldu. Herhalde AKP'de de bir rahatsızlık var.

28 Şubat'ı sorgulayamazlar. Sorgulanması gerekir. Alınan kararlar MGK kararları. Başbakan kim? Erbakan... MGK karar alır. Alınan kararlar, ilgili kamu kuruluşlarında direktif telakki edilir. Askerler o kararların nasıl yerine getirileceğini ilişkin çalışma yaparlar. 28 Şubat'ın sağlıklı bir sorgulama sürecine tabii tutulacağına inanmıyorum. O süreç bugünkü iktidarı doğurdu. Kendisini doğuran bir sürece dava açmazlar.

Yaşar Büyükanıt, muhtıra verdi. Sonra ne oldu? Emekli oldu, zırhlı araç getirdiler. Bu bir danışıklı dövüştür. Sen bize muhtıra ver, ben size üstün hizmet madalyası vereceğim.

Dolmabahçe görüşmelerinde sürecin ayrıntıları vardır. Başbakan benimle birlikte mezara gidecek dedi. O görüşme için, olmaz. Devletin hiçbir organı ne başbakan ne de genelkurmay başkanı yaptıkları görüşmeyi tutanaksız bırakamazlar. Bu çok önemli bir olay. Bu imparatorluk döneminde de böyleydi. Başka ülkelerde de böyledir. Bu gizli tutulsa da daha sonra yayınlanır. Ama orada yaptığınız konuşma mezara gidecek dediğiniz andan itibaren spekülasyonlar kesilmez. Gecenin o saatinde muhtıranın ne işi vardı? En büyük kozu verdi. Ben bunun bir anlaşma olduğunu düşünüyorum.

Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün kalıcı olarak her kesim için geçerli olabilmesi için Sayın Büyükanıt madem muhtıra verdi, onun da bu süreçte yargılanması lazım. Yüce Divan'da yargılanması gerekir. Sayın Başbuğ'un da, Evren'in de yargılanacağı yer Yüce Divan'dır.

Korku imparatorluğunu besleyen mekanizma kimdir? Yargı. Yargı siyasi otoritenin emrinde olduğu için ve herhangi bir eleştiri yapanı bir gece aldıkları için korku imparatorluğu ortaya çıkıyor. Yargı korku imparatorluğunun aracı oldu. Bizim itiraz ettiğimiz nokta bu. Özel yetkili mahkemeler her alana girdi.

Savcılıktan milletvekili olmasına engel olmadığını belirten belgeyi aldılar, YSK inceledi. Sonra milletvekili oldular. Bunların önünde hiçbir yasal engel yok. Bir örnek de var. Sebahat Tuncel örneği...Cemil Çiçek bu konuyla ilgili bize geldi, Rıza Türmen de AİHM kararlarını getirelim dedi. Cemil Çiçek, 'AİHM kararlarını bizim yargıçlar okumuyor' dedi. İnsan hakları ihlallerinde biz niçin mahkum olan bir ülke konumundayız? Buna bakmamız lazım. Her şeyi söylüyoruz. Söylemediğimiz yer kalmadı. Almanya'da söyledik, Brüksel'de söyledik. Bir tek dağa çıkmadığımız kaldı. Artık Türkiye'deki olaylar gittiğimiz her uluslararası ortamda dile getiriliyor. Tutuklu vekillerle ilgili kararı Sosyalist Enternasyonel'den 20 dakikada aldık.




yakamoz01

Hiç yorum yok: